Yutma sürecinin ağız, yutak ve yemek borusu olmak üzere üç fazda gerçekleştiğini belirten Tosun, bu süreçte 30’dan fazla kas ve çok sayıda sinirin koordineli şekilde çalıştığını, herhangi bir aksaklıkta farklı türlerde disfaji gelişebileceğini ifade etti.
Disfajinin nörolojik, yapısal, psikojenik ve sistemik nedenlerden kaynaklanabileceğini belirten Tosun, özellikle inme, Parkinson, ALS, Alzheimer gibi hastalıklar ile baş-boyun kanserleri ve radyoterapi gibi müdahalelerin risk oluşturduğunu söyledi. Ayrıca prematüre bebekler, yoğun bakım süreci geçiren hastalar ve bazı sistemik hastalıklara sahip bireylerin de risk altında olduğunu dile getirdi.
Yutma güçlüğünün belirtileri arasında yemek yerken boğazda takılma, öksürük, boğulma hissi, ses kısıklığı, yutmada ağrı ve yeme süresinin uzaması yer alıyor. Tosun, bu belirtilerin ihmal edilmemesi ve zamanında uzmana başvurulmasının hayati önem taşıdığını vurguladı.
Tanıda klinik değerlendirme ile birlikte videofloroskopik yutma çalışması ve fiberoptik endoskopik değerlendirme gibi yöntemler kullanıldığını aktaran Tosun, doğru tanı için multidisipliner bir ekiple çalışmanın şart olduğunu ifade etti. Dil ve konuşma terapistlerinin yanı sıra nörolog, kulak burun boğaz uzmanı, diyetisyen, psikolog ve diğer ilgili branşların iş birliğinin önem taşıdığını kaydetti.
Dr. Tosun, “Disfaji erken müdahale ile önlenebilir bir durumdur. Toplumda bu konuda farkındalık artırılmalı, belirtiler ciddiye alınmalı ve geç kalınmadan profesyonel destek alınmalıdır.” dedi.
Tedavide bireyin yutma yetisine göre gıda kıvamının ayarlanması, küçük lokmalar tercih edilmesi, yemek sırasında dik oturulması ve yemek sonrası pozisyonun en az 30 dakika korunması gibi önerilere de dikkat çekti.